Helal Kazanmak, Helal Yemek, Haramdan Kaçınmak
Yüce Allah (cc) dünyayı, bütün kâinatı ve bunların içerisinde bulunan sayısız nimetleri yaratmış ve onları insanların istifadesine sunmuştur. Yeryüzünde bulunan bütün nimetlerden istifade etmek hususunda esas olan, bu nimetlerin bizlere mubah ve helal olmasıdır.
Bir şeyin helal veya haram olduğunun hükmü Yüce Allah’a ve O’nun izni ile Peygamber (sav) Efendimize aittir. Hiçbir insanın isteği ve arzusuna göre helal ve haramlar değiştirilemez.
“Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.”. Maide suresi / 88.
“De ki: “Kötünün çokluğu sana ilginç gelse de iyi ile kötü bir değildir. O halde ey akıl sahipleri, Allah’a âsi olmaktan sakının ki kurtuluşa eresiniz!” ” Maide suresi / 100.
Sadece insanlara değil, yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Bütün mahlûkatın rızkını veren Yüce Allah’tır
“Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.”. Zariyat suresi / 58.
“Allah’ın size verdiği helâl ve güzel rızıktan yiyip için ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şükredin.” Nahl suresi /114.
“Allah size sadece murdar eti (meyte), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı. Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça, sınırı aşmadıkça (yiyebilir). Çünkü rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.” Nahl suresi /115.
“Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, “Bu helâldir, bu haramdır” demeyin; çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.”. Nahl suresi /116.
Aranacak olan çok olan değil, iyi temiz ve helal kazanç olan rızıktır.
Nimetlerin çoğunu bizlere helal kılan Yüce Allah, bazılarına da sınırlama getirmiş ve onları yasaklamıştır.
Ayet ve hadislerin ortaya koyduğu hükümlerle yapılması, yenilmesi ve içilmesi kesin olarak yasaklanan şeylere dinimizde haram denilmektedir. Haram olan şeyleri tayin edip bizlere bildiren Yüce Allah’tır. Yani haram Allah’ın emridir. Sırf Allah’ın emri olduğu için haramlardan uzak durmak ve onlara yaklaşmamak gerekir. Zaten haram olarak yasaklanan şeylerde bizim için fayda değil zarar vardır. Bu zararlar bazen maddi bazen de manevi zarar olabilir.
“Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.” A’raf suresi / 157.
Araplar kendi kendilerine bazı şeyleri helal, bazılarını da haram sayıyorlardı. Bazı hayvanları erkeklere mahsus görüyorlar, kadınlara yasaklıyorlardı. Bu ayeti kerime ile Yüce Allah’ın yasakladığı şeylerden başka bir şeyin haram olmayacağını belirtmektedir.
“De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı süsü, temiz ve iyi rızıkları kim haram kıldı?” De ki: “Onlar dünya hayatında müminlere yaraşır; kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır.” İşte anlayan bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.”. A’raf suresi / 32.
Numan b. Beşir (ra), parmaklarıyla iki kulağını göstererek, Resulullah (sav) i şöyle derken işittiğini nakletmektedir.
“Helal bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında ise bir takım şüpheli şeyler vardır ki, insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını ( namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur..” ( Buhari, İman 39; Büyü’ 2; Müslim, Musakat, 107; Ebu Davut,Büyü’ 3. Tirmizi, Büyü’ 1; Nesai, Büyü’2. )
Selmani Farisi (ra)’dan, Peygamber (sav) Efendimize, yağ, peynir ve hayvan derisinden yapılan elbise hakkında soru sorulduğunda, şöyle buyurmuştur:
“ Helal, Allah’ın kendi kitabında helal kıldığı şeylerdir. Haram da, Allah’ın kendi kitabında haram kıldığı şeylerdir. Bu konuda söz etmediği şeyler ise, bağışladığı (af kapsamına soktuğu) şeylerdir. Onları mubah saymıştır.” ( Tirmizi, Libas, 6. İbn Mace, Et’ime 60. )
“Helal açık bellidir. Haram da açık bellidir. O halde sen, seni şüpheye düşüren şeyleri bırak, şüpheye düşürmeyen şeylere yönel”. ( Buhari, Büyü’, 3.Tirmizi, Kıyamet,60. Nesai,Kudat, 11; Daremi, Büyü’,2; Ahmet, 6/ 153. )
“Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan rızıklardan yiyin ve dâimâ sâlih ameller işleyin. Gerçekten ben, yapmakta olduğunuz her şeyi hakkiyle bilirim.”. Mü’minun suresi / 51.
Güzel ve helal olan rızıklardan yaralanmak Yüce Allah’ın bir lütfü ve ikramıdır. İnsanın en başta gelen görevlerinden birisi de helal daire içerisinde yaşamak, helal kazanmak ve helal yolda harcamaktır. Yüce Allah, helal dairesini o kadar geniş tutmuş ki, harama ne ihtiyacımız ne de bir mecburiyetimiz vardır. Haram dairesini mayınlı bölge gibi tehlikelerle doldurmuş, helal dairesini de meyvelerle dolu güllük gülistanlık bir bahçeye çevirmiştir. Birçok emir ve yasakları da sırf bizim iyiliğimiz, dünya ve ahret saadetimiz için koymuştur.
Unutmayalım ki, servetimizi nereden ve nasıl kazandığımızdan sorguya çekileceğimiz gibi, o serveti nereye harcadığımızdan da hesaba çekileceğiz. Haram ve helal konusunda dikkatli olmalıyız ve şüpheli şeyleri terk etmeliyiz. Çünkü şüpheli şeyleri terk eden dinini, ırzını ve hassasiyetini korur.
“Bir kimse Allah için uzun bir yolculuğa çıkmış. Saçları darmadağınık, toza toprağa bulanmış bir vaziyette ellerini semaya uzatarak “Ya Rabbi, Ya Rabbi! “ diye dua eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, kısacası kendisi haramla beslenmiş olursa böyle bir kimsenin duası nasıl kabul edilir”. Müslimi Zekat, 65; Tirmizi, Tefsir, 3; Ahmet b.Hanbel, 2/328; Darimi,Rikak,9.
Cabir b. Abdullah (ra) dan, Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Ey İnsanlar! Allah’tan hakkiyle sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç Kimse Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı geç de olsa elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan hakkiyle sakının ve rızkınızı güzel (helal) yoldan isteyin. Helal olanı alın, haram olanı terk edin”. İbn Mace, Ticaret,2; İbn Hibban,3239; Hakim,2134; Beyhaki,10404
Ebu Hureyre (ra)’dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Öyle bir zaman gelecek ki, kişi malını helalden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacaktır”. Buhari, Büyü’, 23 (1926) ; Nesai, Büyü’ 2 (4466), Darimi,2/246; Ahmet,9626,9845.
“Ey İnsanlar! Şüphesiz ki Allah güzeldir ve temizdir. Ancak güzel ve temiz olanı kabul eder”. Tirmizi, Tefsir 2/36, Edep. 41; Darimi, Rikat,9; Ahmet, 2/ 328.
İbni Ömer (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Allah temizlik olmayan namazı kabul etmez. Hıyanetle ( haram yolla) kazanılan paradan verilen sadakayı da kabul etmez”. Müslim, Taharet,1 (224); Tirmizi, Taharet,1 (1).
Haram kazanılan paradan verilen sadakayı da Allah kabul etmiyor.
Ebu’l-Havra es-Sadi (ra) anlatıyor; Hasan b. Ali (ra) ya: “ Resulullah (sav) den ne ezberledin? Diye sordum. Dedi ki, Ondan şunu ezberledim:
“ Seni şüphelendiren şeyleri bırak, şüphelendirmeyenlere bak!”. Nesai, Eşribe, 50.
Ebu Said (ra) , Peygamber (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“En faziletli amel, helal kazançtır”. Feyzu’l-Kadir, Münavi, 2/34 1238.
Abdullah ibn Abbas (ra) dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
Helalı aramak, talep etmek cihattır. Muhakkak ki Allah Teâlâ sanatkâr mümin kulunu sever”. Müsned-i Şihab. 1/83-82.
Yine Sevgili Peygamberimiz (sav) helal- haram hassasiyeti konusunda şöyle buyurmaktadır:
“ Haram ile aranızda helalden bir sütre (engel) koyun. Kim bunu yaparsa dinini ve ırzını tebriye etmiş olur. Kim de arada bir sütre olmadan oralarda dolaşırsa koruluk ( yasak bölge) kenarında otlayan ve her an oraya düşecek durumda olan koyun gibidir”. İ. Canan. K.Sitte, 14/ 308-309.
Buhari’nin Büyü’ bölümünde şöyle bir hadisi şerifi görmekteyiz. Peygamber (sav) Efendimiz buyuruyor:
“Kim günah şüphesi sezinlediği bir şeyi terk ederse, o haramlığı apaçık olan şeyi daha çok terk edici olmuştur. Kim şüphelendiği şeyi yapmada cüretkâr olursa haramlığı açık olan şeye düşmesi çok yakındır”. İ.Canan, K.Sitte, 14 /309.
Sa’d b. Vakkas (ra), Peygamber (sav) e gelerek,
“ Ya Resulellah! Dua buyurunuz da ben duası makbul olanlardan olayım” der. Peygamber (sav) Efendimiz ona; “ Ya Sa’d! Helal ve güzel olanı haramdan arınmış olarak ye. Duan kabul olur” buyurdular. İ.Gazali, İhya, 2/ 114.
Abdullah ibn Ömer (ra) buyurmuştur: “ Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetlerinizi kabul etmez”.
Enes b. Malik (ra) anlatıyor; “Resulullah (sav)e dedim ki, Ya Resulellah! Beni duası kabul edilmiş bir kimse kıl”. Bunun üzerine Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Ey Enes! Kazancın helal, temiz kıl ki, duan kabul olsun. Zira kişi ağzına haram lokma götürürse, duası kırk gün kabul olunmaz”. Ayni, Umdetü’l kari, 17 / 260. Deylemi, Firdevs,5/363. (8446)
Hz. Ali (ra), Peygamber (sav) Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Şüphesiz Allah (cc), helal rızık arama yolunda kulunu yorgun düşmüş görmekten hoşlanır”. Camiu’l-Ehadis, 8/247 (7233).
“Helal rızık aramak dini yükümlülüklerden bir farzdır”. Taberani, Mü’cemü!l-Kebir.
“Helal yemeği, içmeği cennete girmenin şartı”(Heysemi, 10/229);
“Vücudu haramla beslenen kişinin de cehenneme layık olduğu.” ( Müslim, Taharet, 1; İbn Mace), Taharet,5;
“Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe daha layıktır” (Tirmizi,Cuma, 79)
“Helal kazanç sahibi kimseyi de müjdelemiştir”. Hakim,4/ 104; Tirmizi, Zühd,48.
Havle el Ensariyye (ra),
Peygamber (sav) Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Bir takım insanlar vardır ki, Allah’ın mülkünden haksız bir surette (haram yollardan) mal elde etmeğe girişirler. Hâlbuki bu haram mal, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil”. Buhari, Hums, 7- 3/ 1135; Tirmizi,Zühd, 41.
Hz. Aişe (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki, yediğinizin en temizi, kendi kesbinizden olanıdır. Muhakkak ki, evlatlarınızda kendi kesbinizdendir. Ebu Davut, Büyü’ 79; Tirmizi, Ahkam, 22; Nesai,Büyü’,1.(7,249).
Mikdam (ra)’dan rivayet edilmiştir, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (as) da kendi elinin emeğini yiyordu”. Buhari, Büyü’,15.
Halk arasında Dinimizin inancına hiç uymayan, Müslüman’ın asla yapamayacağı bir söz dilden dile dolaşır, Neymiş “ Üzümünü ye, bağını sorma” düşüncesi. Hâlbuki “ Müslüman bağını bilmediği üzümü asla yiyemez, yememelidir ”. Çünkü bağını bilmeden, sahibinden izin almadan, ücretini ödemeden o üzüm haramdır. Kişinin dindarlığı emeğinin helalliği nispetindedir. Emeği ve ekmeği ne kadar helal ise o derece Müslüman’dır.
Alın teri, el emeği, göz nuru, helal kazanç mübarektir ve kutsaldır.
Ne mutlu helalinden kazanıp helal lokma yiyen bahtiyar Müslümanlara…