Hz. Ömer ‘ in ( R.A. ) Hikmetli Sözleri
Asr-ı Saadet döneminin emsalsiz şahsiyetlerinden biri olan 2. İslâm Halifesi Hz. Ömer’in (ra) hikmetli sözleri…
“Bazı insanlar gelip Kur’ân’daki müteşâbih âyetleri öne sürerek sizinle tartışacaklar. Onlara karşı hadis-i şerîf ve Sünnet-i Seniyye ile mücâdele edin! Zîrâ ashâb-ı sünen yani hadîs-i şerifleri bilen kişiler, Allah’ın kitâbını en iyi bilen kimselerdir.” (Dârimî, Mukaddime, 17/121)
“Dikkat edin! Sizden sonra bazı insanlar çıkacak ve recmi, deccâli, şefaati, kabir azâbını ve bazı insanların Cehennem’de yanıp kömür hâline geldikten sonra oradan çıkarılmasını yalanlayacaklar.” (Ahmed, I, 23; Abdü’r-Razzâk, Musannef, VII, 330; Ebû Ya’lâ, Müsned, I, 136)
“Allah’ın malı (Beytülmâl) karşısında kendimi yetimin velîsi gibi kabul ettim. İhtiyacım yoksa ondan hiçbir şey almadım, ihtiyacım olduğunda ondan kifâyet miktarı yedim, elime imkân geçince de aldığım şeyi geri ödedim.” (İbn-i Saʻd, Tabakât, III, 276)
“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, kusurları bağışlamayan kimse kendisi de bağışlanmaz, affetmeyen kişi affolunmaz, günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvâya erdirilmez!” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, Dımaşk, 2001, s. 415, no: 371)
“En sevdiğim kişi, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.” (Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 130)
“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız! Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu, dünyaya meylettiği zaman helâl, haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326)
“Dileyen oruç tutar, namaz kılar. Ancak emânet duygusu (güvenilirliği) olmayanın dîni yoktur!” (Beyhakî, Şuab, VII, 217-218/4896)
“Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (hesap) için (sâlih ve güzel amellerle) hazırlanınız! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)
Çalışıp gayret etmeden “Biz tevekkül ehliyiz” diyen kimseleri:
“Siz Allah’a değil, başkalarının malına güvenen kimselersiniz! Hakîkî mütevekkil; toprağa tohumu attıktan sonra Allah’a îtimâd eden insandır.” diye azarlamıştır. (İbn Recep, Câmiu’l-ulûm, I, 441)
Oğullarına şöyle buyururdu:
“Sabaha çıktığınız zaman etrâfa dağılın (herkes kendine bir iş bulsun), bir evde toplanıp kalmayın! Çünkü ben, bir arada kaldığınızda çekişerek birbirinize küsmenizden veya aranızda bir fenâlık çıkmasından korkuyorum.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 415)
“Allah size bol verince siz de kendinize iyi bakınız, (temiz giyininiz). Herkes giyimine önem versin!” (Muvatta’, Libas, 3)
“Karnınızı tıka basa yiyecek ve içeceklerle doldurmaktan sakının! Bu, vücuda zarar verir, hastalığa sebep olur, kişiyi namaza karşı tembel yapar. Binaenaleyh yeme ve içmede orta yolu izleyin! Bu, vücut için daha faydalı ve israftan koruyan bir davranıştır. Allah, şişman âlime kızar. Kişi şehevi arzularını dinine tercih etmedikçe kesinlikle helak olmaz.” (Ali el-Müttakî, XV, 433/41713)
“Görmediğim sürece sizin bana en sevimliniz, ismi en güzel olanınızdır. Gördüğümde bana en sevimliniz, ahlâkı en güzel olanınızdır. İmtihan ettiğimde sizin bana en sevimli olanınız, en doğru sözlünüzdür.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 219)
“Duâ, semâ ile arz arasında durur. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e salevât getirilmedikçe, Allah’a yükselmez.” (Tirmizî, Vitr, 21)
“Ribâyı da rîbeyi (fâiz şüphesi olan şeyi) de terk ediniz.” (İbn Mâce, Ticârât, 58)
“Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) zamanında Allah katından gelen vahiy sayesinde insanlar gizli hallerinden de sorumlu tutuluyorlardı. Hiç kuşkusuz vahyin arkası kesilmiştir. Biz ise şu anda sizleri, bize apaçık belli olan davranışlarınız sebebiyle hesaba çekeriz. Dolayısıyla bize iyi davranışlar gösteren kimseyi, emîn kimse bilir ve ona yaklaşırız. Onun gizli hâllerinden hiçbir şeyi araştırmak bize düşmez. O kişinin gizli hâlleriyle alâkalı hesabı Allah’a kalmıştır. Bize karşı kötü davranışlar sergileyen kimseyi de emîn bulmayız. O kişi, maksadının iyi olduğunu söylese bile ondan emin olmaz ve kendisini tasdik etmeyiz.” (Buhârî, Şehâdât 5)
“Ben, Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in gün boyu açlıktan kıvranıp, karnını doyuracak âdi hurma bile bulamadığını gördüm!” (Müslim, Zühd 36; İbn Mâce, Zühd 10)
“Akıllı bir adam görmedik ki, Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti okumadan uyusun!” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 14)
“Bizim çarşımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın!” (Tirmizî, Vitr 21/487)
“Ben müslüman olduğum zamandan beri ayakta abdest bozmadım!” (Tirmizi, Tahâret, 8/12. Krş. İbn Mâce, Taharet, 14)
“Etten sakının! Çünkü onun hamr (içki) gibi tiryakiliği vardır. Ayrıca Allah, eti çok yiyen âile halkına buğzeder.” (Muvatta’, Sıfatu’n-Nebi 36)
“Cehennemi çok zikredip hatırlayın! Zira onun harareti pek şiddetli, derinliği çok fazla ve kamçıları da demirdendir.” (Tirmizî, Cehennem 2/2575)
“Mü’minin başına ne zaman bir şiddet ve zorluk gelecek olsa, Allah bundan sonra ona bir ferahlık ve kurtuluş verir. Zira bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamaz. Cenâb-ı Hak da Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihâda hazır bulunun, Allah’tan da korkun ki başarıya eresiniz!».” (Al-i İmrân 200) (Muvatta’, Cihâd 6)
“Âhiret yanında dünya nedir ki, ancak tavşanın bir defa sıçraması gibi bir şeydir.” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 152; Zemahşerî, VI, 227)
“Fırat’ın kenarında bir kuzu zâyî olsa, bu sebeple Allah’ın beni hesâba çekmesinden korkarım!” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 153)
“Yüze karşı övmek boğazlamak gibidir.” (İbn Kuteybe, el-Mesâil, Dımaşk 1990, s. 145; İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 225)
Bir kimse Hz. Ömer’in yanında başka birisini medhediyor, ondan sitayişle bahsediyordu.Ömer (r.a):
“–Onunla hiç yolculuk yaptın mı?” diye sordu. Adam
“–Hayır” dedi.
“–Alış veriş gibi içtimâî bir muâmelen oldu mu?”
“–Hayır.”
“–Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?”
“–Hayır.”
Bu cevaplar üzerine Hz. Ömer (r.a):
“–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki sen onu tanımıyorsun” dedi. (Gazâlî, İhyâ, III, 312)
Ömer (r.a) bir gün:
“–Biliyor musunuz, mizâh neden dolayı «mizâh» diye isimlendirildi?” diye sordu. Çevresindekiler:
“–Hayır, bilmiyoruz” deyince:
“–Çünkü mizâh sahibini haktan (doğrudan ve gerçekten) uzaklaştırır da ondan” şeklinde bir açıklama yaptı. ( Arapça’da “mizâh” kelimesi ile burada kullanılan “uzaklaştırmak” kelimeleri aynı kökten türemiştir. ) (Gazâlî, İhyâ, III, 273-274)
Ömer (r.a) bir çocuk görüp de hoşlandığında hemen bir meslek ve sanatının olup olmadığını sorardı. “Hayır” cevabını alırsa “Gözümden düştü” derdi. (İbnü’l-Cevzî, Telbîsü iblîs, s. 283; Menâkıb, s. 227)
“Bir makâm ve mevkîye getirilmeden evvel fakîh olunuz yani dînî alanda derin ve geniş bir ilim sahibi olunuz! (Sonra vakit bulamazsınız.)” (Buhârî, İlm, 15)
Süfyân ibn-i Uyeyne (r.a) bu sözü şöyle açıklar:
“Çünkü bir kimse dînî ilimleri derinlemesine öğrenince riyâset sevdâsını terkeder.” (İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, II, 236)
– “Gökten gelen bir ses:
«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz Cennetliksiniz!» dese, o kimse ben olacağım diye korkarım.
«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz Cehennemliksiniz!» dese, o kişi ben olacağım diye ümit beslerim.” (İbn Recep el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-nâr, s. 15)
– Ömer (r.a) bir defâsında Allah Teâlâ’nın huzurunda hesap vermenin zorluğunu düşünerek yerden bir saman çöpü aldı ve:
“Âh! Şöyle bir saman çöpü olsaydım, hiç yaratılmasaydım, anam beni doğurmasaydı, hiçbir şey olmasaydım, büsbütün unutulup gitseydim!” diye hayıflandı. (İbn Sa’d, III, 360-361)
Hz. Ömer Vâlilerine şöyle yazmıştır:
“Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dinini korumuş olur. Kim de onu yerine getirmeyip yitirirse dinini de kısa zamanda yitirir.” (Muvatta’, Vukûtu’s-salât, 6)
“Ey müslümanlar! Siz, kokusu hoş olmadığını bildiğim şu iki bitkiyi (sarımsak ve soğan) yiyorsunuz. Gerçekten ben, Allah Rasûlü’nün, Mescid’de bir kimsede bunların kokusunu duyduğu zaman emredip o kişiyi Bakî’ kabristanına kadar uzaklaştırdığını gördüm. Bu sebeple kim bunları yiyecekse, pişirerek kokusunu gidersin!” (Müslim, Mesâcid 78; Ebû Dâvûd, Et’ime 40; İbn Mâce, İkâmet 58, Et’ime 59)
“Seni ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olma! Düşmanından uzak dur! Dostundan da bazı şeylerini gizle, ancak emîn olursa o başka. Bir toplumda emîn bir kimseye hiçbir şey denk olamaz. Günahkâr ve kötü kimseyle beraber bulunma, çünkü o sana günahlarını öğretir. Ona sırrını da açma! İşlerin hususunda, Allah’tan korkan kimselerle istişare et!” (İbn Ebî Şeybe,Musannef, VIII, 147)
– Kadı Şurayh, Hz. Ömer’e mektup yazarak nasıl hükmedeceğini sordu.
Ömer (r.a) cevaben şöyle yazdı:
“Allah’ın Kitâbı’nda olanlarla hükmet! Eğer onda bulamazsan Allah Rasûlü’nün Sünnet’iyle hükmet! Allah’ın Kitâbı ve Rasûlü’nün Sünnet’inde yoksa sâlihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver! Sâlihlerin verdiği hükümler arasında da yoksa istersen devam et hükmünü ver, istersen geri dur. Geri durup hüküm vermemenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ve’s-selâm.” (Nesâî, Kudât, 11/3)
“Kadınları fazla güzel giydirmeyin! Onlardan birinin elbiseleri çok, zînetleri de güzel olursa dışarı çıkmak onun hoşuna gider.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 221)
“İmamları ve önderleri istikâmet üzere bulunduğu müddetçe insanlar da müstakîm olurlar.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 223)
“İşte kuvvet, bugünün işini yarına bırakmamaktır. Öyle yaparsanız işler üzerinize yığılır ve hangisini yapacağınızı bilemezsiniz, sonunda bir kısmını zâyî edersiniz.” (İbn-i Ebî Şeybe,Musannef, VII, 197/35295)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ömer’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları, 2015
Kaynak : https://www.islamveihsan.com/hz-omerin-ra-hikmetli-sozleri.html