İsraftan kaçınmak
Dinimizin öğrettiği ikinci prensip, “israf”ın her türlüsünden uzak durmaktır. Rabbimiz:
“…Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (el-A’raf 31) buyurmaktadır.
Ne hikmetse biz, ayet-i kerimesindeki ‘israf’tan sadece yiyeceklerin çöpe gitmesini anlıyoruz. Oysa doyduktan sonra yemek veya tokken yemek de bir israf değil mi? Çok ve sık yemek yüzünden çağımızda “obezite” ve “diyabet” başta olmak üzere, birçok hastalık çığ gibi artmakta, birçoğumuzun evi, küçük bir eczaneye dönmektedir.
Allah Rasülü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zamanında yaşanan bir hadise, günümüzdeki durumun vehâmetini anlamak için çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Medine’ye hasta tedavi etmek için gelen bir hekime, aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen hiç kimse uğramaz. Hekim, nihayet Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek Medine’den ayrılmak için izin ister ve Müslüman halkın niçin hastalanmadığını sorar. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“-Benim ashabım, iyice acıkmadan yemez. Yedikleri zaman da tıka basa yemezler; daha iştahları varken sofradan kalkarlar.” buyurur.
Bu hâdise bize, hem Peygamber Efendimizin ashâbını nasıl yetiştirdiğini gösterir; hem de günümüzün müzmin hastalıklarının pek çoğunun sebebini teşkil eden sağlıksız beslenme ile nasıl mücadele edileceğini…